9 Mayıs 2015 Cumartesi

MUCİZE








4 Ağustos, sıcak bir İzmir gününde dokundum ilk defa o ellere.Tanıştığımız gündü.

Bir gün önce Ece Temelkuranın Milliyette'ki bir köşe yazısını beğenerek okumuştum.
'Neden güzeldir İzmirin kızları' şiir tadında bir köşe yazısı.Aradan birkaç günün geçmesi
gerekti bu eller olmadan bir yaşam süremiyeceğimi anlamam için.
Sonra Seferihisarda bir kelebek yumuşaklığı ile kondu avuçlarıma,ve ogünden bu yana
kaç defa düştüysem beni kaldırdılar,muazzam lezzetli yemekler yedim o ellerden ve
inanırmısınız ben gizli gizli bile ağlayamadım hep o eller gelip kuruladı gözyaşlarımı.
Yine o günden beri hiç bırakmadı o ellerimi.Yanımdayken ellini tutmadan inanın iki
adım yürümem bile mümkün değil!
İşte bu mucizeyi bana yaşatan eşime (üstüme ödenmiyecek kadar hakkı var) şükranlarımla.
Arif Mollaoğlu
Ece Temelkuran'ın  04/08/2001 tarihli bahsi geçen ve hayatımdaki en önemli kararı verme konusunda
beni cesaretlendiren yazısı.
"Neden güzel olur İzmirli kadınlar?"

Hep yeni yıkanmış balkonlarda mı yaşarlar? Yoksa akşam sefası çiçeği gibi ikindileri açılıp saçıldıkları için mi kalır insanın aklında o balkonlu, kadınlı, İzmirli fotoğraflar?

     Hesapsız kahkaha atmasını... Ağzında şeker yuvarlar gibi dedikodu yapmasını... Sokaktan tek kişilik bir fener alayı gibi geçmesini... Yeni yıkanmış balkonların ılık betonunda pembe topuklarını gezdirmesini... Erken yaşta rakı içmesini ve şarkıların en efkârlısını gecenin sonuna saklamasını... "Asfalyaları attığı" vakit "efelik" yapmasını... Çatlata çatlata oynamasını... Takıp takıştırıp püfür püfür salınmasını ve daha neleri neleri... İşte her nasılsa, daha en başından öğrendikleri için bütün bunları, güngörmüş adamlar bilir "İzmirli kadınlar" dendi mi, işte orada durmasını.
     Canım, "dalgalıysa" eğer atlamadan önce durup denizin dibine bakılmaz mı? "Dibe çakılır mıyız?" hesabı!
    
İzmirli, balkonlu kadınlar
     Oysa hayat kıvamındadır İzmir’in kadınları. Nasıl hayatta ayrıştırılıp çözülecek bir şey yoksa, onlar da işte tam öyle. Yani ya akarsın onunla; ya akmaz, durursun kenarda. Yok öyle durup dibine bakmaca...
     Hep yeni yıkanmış balkonlarda mı yaşarlar? Yoksa akşam sefası çiçeği gibi ikindileri açılıp saçıldıkları için mi kalır insanın aklında o balkonlu, kadınlı, İzmirli fotoğraflar? O balkonlarda hiç göremezsiniz büsbütün ne erkekleri ne hayatı ciddiye alan konuşmalar. Olsa olsa henüz kurumamış su birikintilerine dalgın dalgın değdirilen parmaklar... Ve mutlaka beş dakika içinde patlar yeni kahkahalar. Zaten galiba erkekler, tombul, hafifmeşrep İzmir Teyze’nin memeleri arasındaki yardımcı oyuncular.
     Hep soruyorlar ya:
     "Neden bu kadar güzel İzmirli kadınlar?"
     Zira hep onlarda kıkırdamalar, kahkahalar ve kışkırtıcı şımarıklıklar...
    
Deniz lekesi
     Nasıl denir ki? Ben Ankara’da gördüm az konuşan, az gülen, ciddi duran, füme rengi kadınları. Görünüp görünüp kaybolan, "muamma" taklidi yapanlar da İstanbul’un meselesi. Ben sanırdım ki, hayatın yakasında bir hercai menekşe gibi durur her yerde kadınlar. Öyle değilmiş meğer...
     Bir de ne yapsan çıkmaz ya denizin lekesi, o da var.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder